Kraliçe, Thatcher, Prenses Diana ve The Crown



The Crown'un 4. sezonunu Kraliçe, Thatcher ve Prenses Diana gibi etkileyici kadınları izleyeceğimiz için oldukça merakla bekliyordum. The Crown oldukça özenli bir şekilde çekilen; kostümlerin, dekorların, müziklerin, hatta diyalogların bile muhteşem kalitede olduğu bir dizi. Yine de sezonu bitirdiğimde bir şeyler eksik kaldı benim için. Karakterlerin her yönünü göstermek, onlara fırsat vermek isterken hiçbirine veremediklerini düşünüyorum. Neden anlatayım.

Kraliçe'yi ele alalım. Bugüne kadar politikaya karışmamaya çalışan Kraliçe'nin Commonwealth üzerinden kendi başbakanı ile çatışmasını izledik. Kraliçe, Afrika'da bir diktatöre ekonomik yaptırımlar uygulanmasını istiyor ama Thatcher bunu kabul etmiyor. Sonraki konuşmalardan Thatcher'ın oğlunun Afrika ile ticarete atıldığı ve ekonomik bağlantıları nedeniyle böyle bir karar almış olabileceği laf arasında bize veriliyor. Ama o kadar laf arasında ki izleyenleri çoğu kaçırmıştır. Oysa Kraliçe'nin başbakanına karşı bir güvensizliği varsa bu bize anlatılmalıydı. Neden bir anda politikaya karıştığını anlamakta zorlandım.

Thatcher'ın anlatımına bakalım. Kabinesinde kadın bakan istemeyen, favori çocuğu oğlu olan (kızların zayıf olduğunu düşünüyor) evde kocasına ve diğer erkeklere yemek yaparken ülke yöneten tam bir işkolik olarak tanıtıldı. Bölümler ilerledikçe ülkede sosyal yardım sisteminin çalışmadığını, Saray dahil çoğu binanın bakımsız kaldığını, ülkeyi ilgisizlikten savaşa sokacak hale getirdiğini, diktatörlere ekonomik yaptırımı kabul etmediğini izledik. Finalde Thatcher'ın kendi arkadaşları tarafından bile açık açık eleştirildiğini, başbakanlıktan istifa etmek zorunda kalacak duruma getirildiğini de gördük. Haliyle Kraliçe, hizmetleri nedeniyle kendisine madalya taktığında şaşırdığımı söylesem yalan olmaz.  Thatcher, günümüzde yapılan anketlerde dahi en iyi başbakanlardan biri olarak hatırlanan, İngiltere tarihinin önemli isimlerinden biri. Madalyayı hak edecek ne yaptığı daha net anlatılabilirdi.Çünkü dizide öyle bir aksiyonu yok.

Prenses Diana'ya bakalım. Bir yanda Saray'da paten kayacak kadar genç ve masum bir kız olduğu, diğer yanda Charles'ı etkilemek için numaralar çevirecek kadar manipülatif biri olduğu anlatılıyor. Camilla'nın varlığını bile bile evlendiğini görüyoruz. Aynı zamanda Charles'tan boşanmak istemediğini de görüyoruz. Neden istemiyor? Buna net bir cevap alamıyoruz. Akıl sağlığı bahane edilerek boşanma sürecinden zararlı çıkabileceği laf arasında ima ediliyor.. Dediğim gibi daha fazlası bize verilmiyor. 

Bir başka örnek: Dizi Prens Philip'e karısını aldatması üzerinden laf sokarken diğer yanda Philip'in Kraliçe'yi ve ailesini seven iyi bir aile babası olduğu da gösteriliyor. Gerçek hayatta bu kişilerin aynı anlatıldığı gibi çok yönlü olduğuna eminim. Onları 10 saatte sığdırıp anlatmak elbette zordur. Ama seyirci olarak ekran başından kalktığımda hiçbir karakter ile empati yapamadığımı fark ettim. Bunun iyi bir anlatım şekli olduğunu hiç sanmıyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Teşkilat - Ana karakteri yok etmek mi, yok saymak mı?

Çağlar Ertuğrul ve Deniz Baysal tekrar aynı dizide olmasın lütfen!

Teşkilat: Biraz parlayan kadın karakterlerin hazin sonu... Anlamlı hikayeler kurmak yerine mış gibi yapma hastalığı...